top of page
Yazarın fotoğrafıMümtaz'Er Türköne

“II. Erdoğan Dönemi”


CHP’deki değişimin istikametini öngörmek adına, İmamoğlu’na yapılan “II. Erdoğan” yakıştırması önemli ipuçları barındırıyor. Şayet seçimi kazanırsa, bu yakıştırma doğrudan CHP’deki değişim sancılarını onun şahsında küçümseyen bir yafta olarak İmamoğlu’nun boynunda asılı kalacak.

Asıl üzerinde durulması gereken husus, tez-anti tez çelişkisinin ideolojiler, ilkeler veya programlar üzerinde değil de kişiler üzerinden kurulması. II. Erdoğan benzetmesinin ana muharrik gücü, CHP’nin de tek bir kişi üzerinden Erdoğan iktidarına alternatif oluşturmasının mantıklı ve makul kabul edilmesi.

Kurumlar değil, kişiler: Bir kişi kültüne alternatif başka bir kişi kültü çıkarmak. İktidar yarışını iki kişinin rekabetine indirgemek. Tarafınızı, siyasî tutumunuzu sembolleşmiş bir kişinin yanında durarak göstermek.

Küçümsenecek, belki biraz da aşağılanacak bir durum gibi görünüyor ama, acaba öyle mi?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, devlet iktidarını tek parça halinde tek kişinin eline teslim ettiğine göre, bu sistem içinde o tek parçayı devralacak tek bir kişinin ön plana çıkması normal değil mi? Eğer “geçen sene Mayıs’ta o tek kişi, doğru kişi olsaydı iktidar toptan değişecekti” diye düşünüyorsanız, devlet kuşunun iki kişiden birinin başına konması dışında başka bir çareniz yoktur. Bu yüzden II. Erdoğan dönemi kullandığı iktidar teknikleri ile, aynı tas aynı hamam bizi bekliyor demektir.

Tek bir kişiye odaklı ve otokrasiyi işleten bir siyasî sistemin şahsilik ve keyfilik dışında ilkesi, programı ve ideolojisi olmaz. Popülizmin dik âlâsı işte budur.

Tek bir kişiye odaklı kurtuluş efsanesi, 27 Mayıs darbesi sonrasında devlet ideolojisi olarak geliştirildi. 1960’a kadar böyle bir ideoloji dolaşımda yoktu. “Geride bir dogma bırakmıyorum, rehberiniz aklı ve bilimdir” diyen Atatürk’ün fikirleri bir yana kendisi o tarihten sonra bir dogmaya ve rol-model olarak bir şablona dönüştürüldü. Erdoğan biraz da bu şablonun içine yerleşerek kendi kişisel iktidarını tahkim etti.

Kurtuluş Savaşı için yola çıkarken kurtarıcı olarak “Milletin azim ve kararı”nı gösteren Atatürk’ün yerinde bugün hem Erdoğan’a hem de İmamoğlu’na model oluşturan “Kurtarıcı Lider” imgesi duruyorsa, iktidar değişiminin de kişiler üzerinden gerçekleşmesini beklemek dışında şansımız yok. Biri çıkıyor, öne geçiyor ve kurtarıcı olarak millet peşine takılıyor. O zaman İmamoğlu’nun şahsına, onun bir kurtarıcı olup olmadığına değil, kurtarıcı arayanlara odaklanmak gerekir. Mürşid uçmaz, ama bir mürşid bulup onu uçuracak müritler her zaman bulunur. Memleketi kurumlar, prensipler, yasalar, halkı iradesi ve kararı değil de tek bir kişi kurtarıyorsa o zaman “II: Erdoğan Dönemi” kapıda bizi bekliyor.

Mayıs ayında yapılan çifte seçimden, CHP’nin sırtına yapışan ağır bir yük kaldı. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine, yani tek adamlık rejimine karşı savunmasına rağmen CHP, önerdiği sisteme geçiş için bir takvim açıklamadı. Tersine kazanacağına inandığı seçimden sonra, mevcut sistemin konforu ile uzun süre iktidarı tek elde tutacağını, tarih vermeyerek göstermiş oldu.

İmamoğlu’na atfedilen “II: Erdoğan Dönemi” yakıştırması biraz da bu tecrübenin mirası olmalı.

Ayrıca CHP’de kişi yerine programı-ilkeleri eli yüzü düzgün bir şekilde, “Üçüncü Yol” gibi ucuz yöntemlere kaçmadan formüle edecek bir ekip var mı?

Comments


bottom of page